NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ يُونُسَ
حَدَّثَنَا
زُهَيْرٌ حَدَّثَنَا
سُهَيْلُ
بْنُ أَبِي
صَالِحٍ عَنْ
ابْنِ أَبِي
سَعِيدٍ
الْخُدْرِيِّ
عَنْ أَبِيهِ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
إِذَا تَبِعْتُمْ
الْجَنَازَةَ
فَلَا
تَجْلِسُوا حَتَّى
تُوضَعَ قَالَ
أَبُو دَاوُد
رَوَى هَذَا
الْحَدِيثَ الثَّوْرِيُّ
عَنْ
سُهَيْلٍ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ أَبِي
هُرَيْرَةَ
قَالَ فِيهِ
حَتَّى تُوضَعَ
بِالْأَرْضِ
وَرَوَاهُ
أَبُو مُعَاوِيَةَ
عَنْ
سُهَيْلٍ
قَالَ حَتَّى
تُوضَعَ فِي
اللَّحْدِ
قَالَ أَبُو
دَاوُد وَسُفْيَانُ
أَحْفَظُ
مِنْ أَبِي
مُعَاوِيَةَ
Ebû Said el-Hudrî'den
(rivayet olunduğuna göre), Rasûlüllah (s.a.v.)
“Bir cenaze'nin
arkasından gittiğiniz zaman, o cenaze (yere) konuluncaya kadar
oturmayınız." buyurmuştur.
Ebû Dâvûd der ki: Bu
hadisi (bir de) es-Sevri Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Hureyre'den
rivayet etmiştir. Bu rivayette Ebû Hureyre (cenaze yere) "konuncaya
kadar" (oturmayınız!) demiştir.
Bir de bu hadisi Ebû
Muaviye Süheyl'den (rivayet etmiş ve bu rivayette Süheyl) "kabre konuncaya
kadar" demiştir. (Ancak) Süfyan (es-Sevrî) Ebû Muaviye'den daha
belleyişlidir.
İzah:
Buhari, cenâiz;
Tirmizî, cenâiz; Nesaî, cenâiz; Ahmed b. Hanbei II- 2, 3, 16, III- 48, 51, 85,
97, IV- 294, V- 131, VI- 402.
Metinde geçen cenazenin
konulmasından ne kasdedildiği hususunda gelen rivayetler muhteliftir.Bazı
rivayetlerde "yere konuluncaya kadar" bazılarında da "Kabre
indirilinceye kadar" denilmiştir. Talikten de anlaşıldığı gibi, mevzumuzu
teşkil eden bu hadis-i şerifi Süfyan Sevrî ile Ebû Muaviye de rivayet
etmişlerdir. "Yere konma" rivayetini Süfyan Sevrî "Kabre
indirme" rivayetini de Ebû Muaviye nakletmiştir. Ancak musannif Ebû
Dâvûd, ta'lik te "Süfyan Sevri Ebû Muaviye'den daha belleyişlidir."
sözüyle Süfyan Sevrî'nin rivayetini Ebû Muaviye'nin rivayetine tercih ettiğini
açıkladığından, biz de tercümemizde musannif Ebû Davud'un bu tercihine uyarak
parantez içerisine "yere" kaydını koyduk ve söz konusu cümleyi
"Cenaze (yere) konuncaya kadar", şeklinde tercüme ettik.
Binaenaleyh, bu hadis-i
şerif, cenazeyi kabre kadar uğurlamak üzere peşinden giden kimselerin kabre
vardıklarında, cenaze yere konuncaya, yahutta kabre indilinceye kadar oturmayip
ayakta durmalarının mendup olduğuna delalet etmektedir. Hz. İbn Ömer'le Hz. Ebû
Hüreyre, İbn Zübeyr, Ebû Sa-id el-Hudrî, Ebû Musa el-Eşârî, el-Evzâî, Ebû
Hanife ve ashabı, İmam Ah-med ve İshak (r.a) bu görüştedirler. Nitekim İbn Ebî
Şeybe'nin rivayet ettiği "Ashab-ı Kiram cenaze; halkın omuzlarından yere
indirilinceye kadar oturmayı çirkin karşılardı." anlamındaki hadis-i
şerifle, Nesaî'nin rivayet ettiği "Biz Rasûlüllah'ı hazır bulunduğu hiçbir
cenazede yere konmadan oturduğunu asla görmedik."[Nesâi, cenâiz]
anlamındaki hadis-i şerif ve bir önceki hadis-i şerifte, bu görüşü
desteklemektedir. Cenazeyi yere koymadan oturmanın sakıncası "cenazeyi
uğurlamanın gayesine aykırılığından ileri gelmektedir. Çünkü cenazeyi
uğurlamak aslında cenazenin defnine önem vermek ve onun hakkına son derece
riayet etmektir."
Cenaze yere konmadan oturmak
ise, bu hususlara hiç önem vermemek anlamına gelir. Urve b. Zübeyr ile Said b.
el-Müseyyeb, el-Esved, Malik ve Şafiî'ye göre, cenazeyi yere koymadan önce
oturmakta bir sakınca yoktur.
Hanefi âlimlerinden İbn
Abidin de bu mevzuda şunları söylüyor: "Cenaze yere konmadan oturmak
yasak edilmiştir. Nitekim Sirac'da böyle beyan edilmiştir. Nehir'de ise; bunun
muktezası, buradaki kerahetin kerahet-i tahrimi olmasıdır, denilmiştir.
Remli: Cenazeyi
omuzlardan yere koyduktan sonra ayağa kalkmak da mekruhtur. Nitekim Haniye ile
İnaye'de de böyle denilmiştir.
Muhit'te ise, bunun
aksi ifade edilerek şöyle denilmiştir: "Efdal olan, kabrin üzerine toprağı
tesviye etmeden oturmamalıdır." Bahir sahibi, birinci, kavlin evla
olduğunu söylemiştir. Zira Bedayi'de şöyle denilmiştir: "Cenazeyi yere
koyduktan sonra oturmakta bir beis yoktur. Çünkü Ubade b. Samit'ten rivayet
olduğuna göre, Nebi (s.a.v) meyyit lahde konulmadıkça oturmazmiş. Bir defa
Ashabı ile birlikte bir kabrin başında ayakta dururken, bir yahudi (gelerek)
ölülerimizi biz de böyle yaparız, demiş. Bunun üzerine Nebi (s.a.s) oturmuş ve
ashabına, "Bunlara muhalefet edin!" buyurmuşlardır. Yani ayağa
kalkmak hususunda demek istemişler. Onun için mekruh olmuştur. Bunun muktezası
kerahet-i tahrimiyedir." Bu söz hacet ve zaruret bulunmamakla kayıtlıdır.